'Köksüz büyüyen ağaç, ilk rüzgârda yıkılır.'
Bir milletin geleceği, sadece tankla tüfekle değil; değerlerle, terbiyeyle ve kültürle korunur.
Biz Türk milleti olarak, geçmişten bugüne evlatlarımızı yalnızca besleyip büyütmekle yetinmedik; onları yoğurduk, mayaladık. Çünkü çocuk, sadece ailenin değil; milletin, ümmetin ve insanlığın emanetidir.
Eskiden sokaklar çocukların oyun alanıydı ama aynı zamanda görgü kursuydu. Her sokak başında bir nine, her avluda bir dede çocuğa yön verir, terbiyeyi anlatır, ölçüyü öğretirdi. Bugün ne yazık ki çocuklarımıza ‘büyüklerine nasıl davranmalı’ demeyi unuttuk. Saygı yalnızca bir kelimeye, terbiyenin ölçüsü sadece okuldaki başarıya indirgendi.
Oysa bizde kültür; sadece düğünlerde halay, bayramlarda baklava demek değildir. Kültür, “büyüğe hürmet, küçüğe şefkat” anlayışıdır.
Bu topraklarda çocuk, sabah ezanında dedesinin dizinin dibinde oturarak büyür. Orada dua öğrenir, sabrı, tevekkülü, edepli durmayı öğrenir. O diz çökülen yerde ahlak yeşerir. Ama o diz çökenler şimdi ekranlara kilitlendi, çocuklar da ‘influencer’lardan hayat öğreniyor.
Bugün sosyal medya, çocuklarımızın zihnine kanca atmış durumda. 8 yaşındaki çocuk “takipçi sayısı”ndan bahsediyor, 10 yaşındaki kız “filtreyle güzellik” yarışına girmiş. Kimlikler ekranda eriyor, şahsiyetler algoritmalarla şekilleniyor. Ailedeki itaat kalkıyor, yerini ekran bağımlılığı alıyor. Oysa sosyal medya; ölçüyle kullanıldığında bilgi, sınırsız kullanıldığında ifsattır.
Daha acısı, çocuklarımız uyuşturucu ve kumar gibi kirli çukurların kıyısında oynuyor. Sadece sokaklarda değil, artık cepte bir tık uzağında bu zehirler. Uyuşturucu sadece bedenleri değil, nesilleri de zehirliyor.
Kumar ise yalnızca parayı değil, geleceği çalıyor. Düşünün; daha lise çağındaki genç, “kolay para” hayaliyle bahis sitelerinde kayboluyor. Ne örf kalıyor ne din, ne haysiyet ne de vicdan…
Peki biz ne yapıyoruz? Annelik babalık sadece karneye bakmak, telefona sınırlama koymak değil. Evin duvarlarına Allah korkusunu, millet sevgisini, helal kazancı, edebi nakşetmek gerekir. Çünkü bir çocuk, okuldan önce evde eğitilir.
Ve o evde örf varsa, gelenek varsa, Allah’a saygı, millete sevgi varsa; o çocuk ne sosyal medya sapmasına düşer, ne de zehir tacirlerinin eline.
Unutmamalıyız:
Bir milleti yıkmak isteyen, önce çocukların zihnini işgal eder. Eğer biz onları kendi değerlerimizle yetiştirmezsek, başkaları kendi değerlerini bizim çocuklarımıza öğretir.
O hâlde mesele sadece çocuk yetiştirmek değil; “milletin geleceğini, inancın izzetini, ahlakın direncini büyütmek” meselesidir.