Asya bizim hayat damarımızdır

1
NEÜ Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Uygulama ve Araştırmalar Merkezi Müdürü ve NEÜ Sanat Tarihi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Çaycı ile epey zamandır kapsamlı bir sohbet imkânı bulamadığımızdan olsa gerek, sorup öğreneceğimiz pek çok konu birikmişti. “Anadolu’daki Türk-İslam kültürünün Doğu Türkistan’dan Hazar Denizi’ne kadar geniş bir coğrafyada aranması gerektiğini söyleyen Ahmet Çaycı bakın neler anlattı:


Hocam sizi tanıyabilir miyiz, hangi tarihte nerede dünyaya geldiniz ve hangi okullarda tahsil gördünüz?
Efendim, 1968 Konya-Derbent doğumluyum. İlk ve Orta eğitimi Konya-Derbent’te; liseyi Tekirdağ’da; Üniversiteyi ise Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü’nde 1990 yılında tamamladım. 1992 senesinde Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk-İslâm Sanatları Anabilim Dalı’nda araştırma görevlisi olarak akademik vazifeye başladım. 1993 yılında Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Yüksek Lisansımı bitirdim. 1996 senesinde MEB bursuyla Ürdün Üniversitesi’nde Arapça Dil okuluna bir yıl süreyle devam ettim. 2000 senesinde Hacettepe Üniversitesi’nde doktoramı ikmal ettim.  Başta Selçuklu Sanatı olmak üzere İslâm Sanatları, Oryantalizm, Sembolizm, Vakıf ve Sanat gibi konular üzerine araştırmalar yapmaktayım ve bu sahada çok sayıda kitap ve onlarca makale kaleme aldım.

Akademik kariyerinizin gelişim sürecini anlatır mısınız?
Yükseköğrenime gelmeden Ortaokul seviyesinde iken bazı sorunlar ve gelgitler yaşadığımı ifade etmek isterim. Konya’nın küçük bir kasabası olan Derbent’te ortaokula başlamış olmanın heyecanıyla birlikte ilk hafta kahvenin önünde oturma cezası olarak dönemin okul müdüründen yediğim dayak sonucu okulu bırakmaya karar vermiştim. Rahmetli babam o tarihte rızık temini için gurbette bulunduğundan rahmetli annemin ısrarı ile okula devam etmek zorunda kalmıştım. Annemin o ısrarı akademiye kadar uzanan yolculuğun önemli yapı taşlarından birini teşkil etmiştir.

Liseyi Tekirdağ’da parasız yatılı olarak tamamladıktan sonra Konya’da okumanın da mümkün olabileceğini idrak edebilecek yaşa gelmiş idim ve Selçuk Üniversitesi Arkeoloji Sanat Tarihi Bölümü’nü tercih etmiş ve bu bölümü de severek tamamlamıştım.

Lisans eğitimini tamamlamanızın akabinde Selçuk Üniversitesi’nde göreve başladınız. Bu dönemi anlatır mısınız?
Lisans yıllarında yaz tatillerini oldukça iyi değerlendirdiğimi söyleyebilirim. Klasik öğrenci alışkanlıklarının tamamen dışında Alanya’da Turizm sektörüne çalışarak ve de özellikle yabancı dili konuşabilmek gayesiyle öğrencilik yıllarımın dolu dolu geçtiğini söyleyebilirim. Nitekim dört yıllık sürecin sonunda hem istediğim yabancı dil seviyesini yakalamış hem de geçinebileceğim parayım kazanmış durumdaydım. Yabancı dil konusundaki sürecin tamamlanmasından sonra Arkeoloji ve Sanat Tarihi sahasındaki tecrübelerimi artırmak gayesiyle Prof. Dr. Haşim Karpuz başkanlığındaki Konya Dokuzun Hanı Kazı ve Restorasyon ekibinde görev almaya başladım. Bir taraftan Yüksek lisans çalışmalarım devam ederken diğer taraftan saha çalışmalarının dâhilindeki gelişmeler sayesinde rahmetli Hasan Özönder’in riyasetinde Türk İslam Sanatları Kürsüsü’ne asistanlığımla yeni bir serüvene başlamış oluyordum.

Yüksek Lisans ve doktora sürecinize dair neler söylemek istersiniz?
Yüksek Lisansımı Prof. Dr. Ali Baş hocamın danışmanlığında “Eşrefoğlu Beyliği’nin Mimari Eserleri” başlığıyla tamamladım. Bu süreçte lisanstan beri hocam olan Prof. Dr. Yılmaz Önge Beyi rahmetle anmak isterim. Nitekim hem lisans hem de Yüksek Lisans düzeyinde bilgi ve görgüsüyle bizim hayatımızda derin izler bıraktığını söyleyebilirim. Hatta o dönemde yazılı kaynağa ulaşmanın çok zor olduğu günlerde evindeki özel kütüphanesini bana tahsis etmişti. Benzer katkıyı Konya çelebisi A. Sefa Odabaşı beyefendiden de görmüştüm. 
Lisans ve Yüksek Lisansı Konya’da tamamlamış olmanın verdiği bıkkınlık veya aynı mekânlarda bulunmanın getirdiği psikolojinin dışına çıkma zamanı geldiğini düşünerek doktora için Ankara’ya gittim. Ortadoğu Teknik Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi’nin programlarını araştırdım. Şubat dönemi olması sebebiyle sadece Hacettepe Üniversitesi’nde program ilan edilmişti ve ben de oraya başvurumu yaptım, sınavları vererek doktora programına kayıt hakkı kazanmış oldum. Bu esnada Prof. Dr. Beyhan Karamağaralı benim danışmanlığımı kabul etmişti ki bu benim için büyük bir onur vesilesiydi. Nitekim doktora süresince hem Beyhan Karamağaralı’dan hem de sahanın duayenlerinden Prof. Dr. Haluk Karamağaralı’nın rahlesinden geçme fırsatı edinmiştim. Konya’dan Ankara’ya gidip gelirken Ankara’nın kütüphaneleriyle birlikte Karamağaralı ailesinin zengin kütüphanesinden de faydalanma imkânı bulmuştum. Yine o süreçte Türkiye’nin önemli akademisyenleri A. Yaşar Ocak, Yıldız Ötüken, Filiz Yenişehirlioğlu, Günsel Renda, Oluş Arık ve Rüçhan Arık gibi isimlerden ders alma ve tartışma imkânları bulmuştum.

Akademik kariyer seyriniz ve müteakip yıllardaki görevlerinizi anlatır mısınız?
2000 yılında doktorayı tamamladıktan sonra SÜ. İlahiyat Fakültesinde ders vermeye başladım. 2002 yılında Yardımcı doçent, 2006’da doçent ve 2012 yılında Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde profesör kadrosuna atandım. 2018-2021 yılları arasında NEÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanlığı görevinde bulundum. Halen NEÜ Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Uygulama ve Araştırmalar Merkezi Müdürlüğü görevim devam etmektedir. Yine şu anda NEÜ Sanat Tarihi Bölüm Başkanı olarak da görev ifa etmekteyim. 

Önemli araştırmalar yaptınız ve değerli kitaplar yazdınız. Kitaplarınız hakkında genel bilgiler verir misiniz?
Burada sadece kitaplarımın isimlerini vermekle kifayet edeceğim: 1- Anadolu Selçuklu Sanatında Gezegen ve Burç Tasvirleri, 2- Eşrefoğlu Beyliği Dönemi Mimari Eserleri, 3- Ürdün’de Osmanlı Mimarisi, 4- Selçuklularda Egemenlik Sembolleri, 5- Oryantalizm Oksidentalizm ve Sanat, 6- İslam Mimarisinde Anlam ve Sembol, 7- Türk-İslam Kültüründe Vakıf ve Sanat, 8- Kutsal ve Sanat, 9- Hicaz Seyahatnamesi (Haz.), 10- Bursa’dan Konya’ya Seyahat-Konya Seyahati Hatıratından (Haz.), 11- Seyahatnamelerde Konya (Haz.), 12-Uzluk Ailesi Armağanı (Haz.), 13- Mevlana Ocağı (Haz.), 14 Hakikat Adamı Mehmet Akif’e Armağan, (Haz.), 15-   I. Ulusal Sille Sempozyumu Bildiri Kitabı (Haz.), 16- Geçmişten Günümüze Sille Albümü (Haz.), 17- Mitoloji ve Din (Haz.), 18- Türk İslam Sanatları Tarihi (Haz.), 19- Aladağ’ın İncisi Derbent (Haz.), 20- I. Uluslararası Selçuklu Tarihi Coğrafyası Sempozyumu Bildiri Kitabı: Suriye, Irak, Filistin (Haz.), 21- Sahib Ata Araştırmaları (Haz.), 22. II. Uluslararası Selçuklu Tarihi Coğrafyası Sempozyumu Bildiri Kitabı: İran (Haz.),  23. Sadreddin Konevî Araştırmaları (Haz.), 24- 25. Uluslararası Ortaçağ Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları (Haz.), 25- Selçuklu Emiri Celâleddin Karatay Araştırmaları (Haz.)
Buradaki kitaplar dışında çok sayıda makale kaleme aldım, onları yazmaktan sarf-ı nazar ediyorum. Meraklıları ilgili mecralardan bakabilir veya başka bir ifadeyle günümüz imkânlarıyla çok kolay ulaşabilirler.

Yurt içi ve yurt dışında Türk İslam sanatlarındaki sembollerle ilgili araştırmalar yaptınız. Asya’dan Anadolu’ya Uzanan Serüvende neler buldunuz?
Yurt içi ve yurtdışında çok sayıda toplantıya katıldım. Bunlar Türkiye’nin doğusundan batısına kadar oldukça değişik platformlarda, dilimizin döndüğü kadarıyla, bildiklerimizi anlatmaya gayret sarf ettik. Sadece yurtiçi değil Amerika Birleşik Devletleri’nden Kazakistan’a; Rusya’dan Ürdün’e kadar farklı ülkelerde ülkemizi temsil etmeye çalıştık.


Asya veya buradaki kastımız Türkistan’dır ki bizi besleyen hayat damarımız olduğunu ifade etmek gerekir. Nitekim kültür sadece o günün birikimi olmadığına göre bunun arketiplerini aramak icap ediyor. İşte Anadolu’daki Türk-İslam kültürünü Doğu Türkistan’dan Hazar Denizi’ne kadar oldukça geniş bir coğrafyada aramak gerekmektedir. O zaman Anadolu kültürünü besleyen kaynakları doğrudan doğruya müşahede etmek mümkün olmaktadır. Bunun en bariz örneğini Konya Karatay Medresesi Çini Eserler Müzesi’ndeki Anadolu Selçuklu çinilerindeki Orta Asya esintilerinde takip edebilirsiniz.  Nitekim orada teşhir edilen Kubadabad çinilerindeki tematik ve teknik birikimi bunu ziyadesiyle ifşa eder durumdadır. 

Ürdün ile ilgili bir çalışmanız olmuştu ve akabinde devlet ricalinin ilgisine de mazhar olmuştunuz. Bu çalışmanız neydi ve devamında nasıl bir gelişme yaşanmıştı?
Ürdün meselesi benim için çok iyi bir tecrübe oldu. Çünkü hem dil öğrenme hem de araştırma yapabilme imkânı elde etmiş idim. Nitekim Türkiye’de ilk defa Ürdün’deki Osmanlı varlığını kayıt altına alma ve bilimsel bir kitap mesabesinde yayınlamış olma fırsatı yakalamıştım. Bu sebeple ömrümün Ürdün faslını oldukça bereketli dönemi olarak değerlendiririm. Ürdün bahsiyle ilgili son cümle Ürdün’de Osmanlı Mimarisi başlıklı kitabı hazırlamak ve neşretmek bize nasip oldu.  Devamı Cumartesi Günü