Şiddet gördüğü boşanma aşamasındaki eşi Sezgin Çeken'i babasıyla boğuşurken öldüren Ezgi Çeken, tahliye edilmedi. Avukat Arzu Sena Topuz, “Ezgi meşru savunma yapmak zorunda kaldı, öldürme kastının olmadığı ortada. Serbest bırakılsın” dedi.
İrem Yıldırım
Ezgi Çeken, 25 yaşındayken, şiddet gördüğü boşanma aşamasındaki eşi Sezgin Çeken'i babasıyla boğuşurken Ağustos 2024’te silahla öldürdü.
“Eşini kasten öldürmekten” tutuklanan Ezgi’nin yargılandığı ilk davanın ilk duruşması Cuma günü Silivri 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Ezgi’nin tutukluluğunun devamına karar verilirken bir sonraki duruşma 12 Haziran saat 10.00’a ertelendi.
Duruşmayı Kadın Dayanışma Komiteleri de takip etti.
Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği avukatlarından Arzu Sena Topuz olay gününe kadar, hatta o gün dahil Ezgi’nin maddi ve manevi bütünlüğüne yönelik insan hakkı ihlali niteliğinde birçok ihmal söz konusu olduğunu vurguladı. Topuz, “Her ne kadar kendi yaşam hakkını koruması meşru olsa da maalesef 8 aydır tutuklu. Cuma günü görülen yargılamada da tutukluluğunun devamına karar verilmiş durumda” dedi.
Evlendiği ilk günden beri şiddet gördü
Ezgi 21 yaşındayken evlendiği Sezgin Çeken’den ilk günden beri şiddet görüyordu. Evlendikten bir süre sonra da hamile kaldı. İfadesinde süreci anlatırken, “Sezgin’den sürekli şiddet ve hakaretler görüyordum. Ne kadar kazanırsam kazanayım parayı benden alırdı. Hamilelikte, çocuğumu emzirirken şiddet gördüm. İlk boşanma sürecinde davaya bir ay kala çocuğumuz olduğu için barıştık” sözlerini sarf ediyordu.
Şiddet devam edince Ezgi evden kaçarak anne babasının yanına Çatalca’ya gitti ancak Sezgin Çeken peşinden geldi. Boşanma davası açan Ezgi Çatalca’da da defalarca kez tehdide, şiddete ve takibe maruz kaldı. Ezgi’nin avukatları Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’nden avukatlar Arzu Sena Topuz, Eylül Evren ve Arın Güral duruşmada defalarca şikayetçi olunduğunu, onlarca kez uzaklaştırma kararı alındığını sıkça vurguluyor.
Ezgi'ye, ailesine hatta jandarmaya bile şiddet: 4 personeli de yaralamış
Öte yandan süreç boyunca şiddet yalnızca Ezgi’ye değil, anne babasına da yöneliyor. Hayatı neredeyse durma noktasına gelen Ezgi’nin şikayetlerinde soruşturmalar ilerlemediği, uzaklaştırma kararlarına ihlaline ilişkin de sağlık bir tahkikat yürütülmediği ortada.
Örneğin ölüm olayından 2 ay önce Sezgin Çeken velayeti Ezgi’de olan çocuklarını kaçırdı. Avukat Topuz, çocuğu teslim almaya jandarma ve bekçilerden oluşan kalabalık bir ekip gittiğini, Ezgi’ye de güvenlik koridoru oluşturarak çocuk korkmadan Ezgi'nin güvenli bir şekilde çocuğu alıp çıkmasını amaçlandığını anlattı. Ancak, Sezgin Çeken jandarmaya da saldırarak, Ezgi’yi kolluk güçlerinin yanında darp ettiği bir şiddet olayı daha yaşanıyor. Olayda 4 personel de yaralanmış, hepsinin ifadesi de bu yönde.
İki kere KADES'e bastı, yardım gelmedi
Olayın yaşandığı gün Ezgi bir kez daha şikayet için karakoldan dönüyordu. Sezgin Çeken takip etmeye başlayınca Ezgi, İçişleri Bakanlığı’na bağlı olan KADES uygulamasına basarak yardım istiyor. Bir yandan eve ulaşmaya çalışan Ezgi ve kardeşini Sezgin Çeken takip etmeye ve tehditler savurmaya devam ediyor. Eve zorla giren Çeken, Ezgi’nin tüm ailesini açıkça ölümle tehdit eden ifadelerde bulunuyor. Aynı gün Sezgin Çeken ile karşılaşan mahalleli, Sezgin’in o gün o evi kan gölüne çevireceğini söylediğini ifade ediyor.
Ezgi’yi yine darp etmeye başlayınca Ezgi’nin babası kömürlükte bulunan silahıyla birkaç kez havaya ateş ediyor. Boğuşma başlıyor, silah birkaç kez Sezgin ve Ezgi'nin babası arasında el değiştiriyor. Daha önce KADES uygulamasından yardım çağıran Ezgi jandarmanın gelmemesi üzerine bir kez daha KADES’ten yardım istiyor. Sezgin Çeken ve babası boğuşurken silahı alan Ezgi meşru savunma kapsamında babasını ve kendini savunuyor. Sezgin Çeken hayatını kaybediyor.
Topuz: Devlet, kadınlar yaşam hakkını kendi elleriyle korumak zorunda kaldığında onları mahkum ediyor
Avukat Topuz, durumu şöyle özetliyor:
“Son çare olarak silahın ateş almasıyla meşru savunma kapsamında maktul hayatını kaybetmiştir. Olayın akabinde jandarmanın müvekkil tarafından aranmış olması, ambulansa müvekkil tarafından ışık tutulmuş olması, yine daha önce yaşadıkları intihar teşebbüsü olayında müvekkilin kendisi ambulansı arayarak maktulü kurtarmış olması, silahın içerisinde birden fazla kurşun varken yalnızca bir merminin kullanılmış olması meşru savunma olduğunu ve müvekkilin öldürme kastının olmadığını göstermektedir.”
İlk duruşmada tutukluluğuna devam kararı verilmesine ilişkin Topuz, “kişi hürriyeti ve güvenliği temel hakkının ihlali niteliğinde” değerlendirmesi yaptı.
Devlet mekanizmalarının sağlıklı çalışmadığına dikkat çeken Topuz şunları söyledi:
“Kadınların yaşam hakkını korumak konusunda hiçbir mekanizması sağlıklı çalışmayan devlet, kadınlar yaşam hakkını kendi elleriyle korumak zorunda kaldığında onları mahkum ediyor. Bugün bir gün içerisinde 10’a varan kadın cinayeti haberinin karşısında aksayan devlet mekanizmasını sorgulamayan, iyileştirmeyen ancak yaşam hakkını kendi eliyle müdafaa etmiş kadınlara karşı en sert ve hızlı tedbirleri alan devlet bu tablonun bizzat sorumlusudur.”
Duruşmada, Ezgi’nin anne, babası, kız kardeşi ve komşularının aralarında olduğu 4 tanık dinlendi. Tanıklar, evlilik boyunca Ezgi’nin darp edildiğini anlattılar.
KDK: Kadına yönelik şiddetin kaynaklarıyla kavga etmeyen herkes sorumludur
Duruşmayı takip eden Kadın Dayanışma Komiteleri temsilcilerinden Neriman Kurtuluş soL’a konuştu, “İktidarıyla, güvenlik adı verilen ama sadece güçlünün güvenliğini önemseyen kurumlarıyla, kadına yönelik şiddetin kaynaklarıyla kavga etmeyen muhalefetiyle herkes sorumludur bu yaşananlarda ve aksine suçsuz olan tek kişi hayatta kalmak için tek başına mücadele vermek zorunda kalan Ezgi'dir, tüm kadınlardır” ifadelerini kullandı.
Kurtuluş şunları söyledi:
“Kadına yönelik şiddet, ister kadının şiddete uğraması ister kendini korumak için buna başvurmak zorunda kalması olsun, hiçbir zaman sadece şiddetin uygulanma anıyla ya da biçimiyle açıklanamaz. Çünkü uğradıkları şiddet sistematik ve asla tek seferle sınırlı kalmıyor ve kadın bununla başa çıkmak için tüm yasal yollara başvursa dahi yaşadığı sorunla tek başına mücadele etmek zorunda bırakılıyor. Suçun nerede başladığı hesaba katılmaksızın kendisini ve hatta ailesini korumak için eyleme geçen bir kadını basitçe suç işlemiş biri olarak değerlendiren devlet kendi suçlarını bunun üzerinden örtmeye çalışmaktan başka bir şey yapmamaktadır.
Kadın Dayanışma Komiteleri olarak iddia ediyoruz ki görevini yerine getirmesi gerekenler en başta bunu gerçekleştirmiş olsa, iktidar kadına yönelik şiddetle toplumsal boyutta mücadele etmek yerine bunu sıradanlaştırmış olmasa, başına ne gelirse gelsin kadının arkasında duran bir devlet olmadığı inancı iktidarca yaygınlaştırılmamış olsa bugün Ezgi'nin bu trajediyi yaşamamış olacağı kesindir. İktidarıyla, güvenlik adı verilen ama sadece güçlünün güvenliğini önemseyen kurumlarıyla, kadına yönelik şiddetin kaynaklarıyla kavga etmeyen muhalefetiyle herkes sorumludur bu yaşananlarda ve aksine suçsuz olan tek kişi hayatta kalmak için tek başına mücadele vermek zorunda kalan Ezgi'dir, tüm kadınlardır.”