Duygu Küçüköz Aydemir: Feminist Hareket Dijital Çağda Yeniden Şekilleniyor!

Röportaj

Feminist düşünce, dijitalleşmenin etkisiyle çok boyutlu ve kapsayıcı bir yapıya evriliyor. Dördüncü dalga feminizm, dijital çağın olanaklarıyla yeni bir kamusal alan yaratıyor. Genç kuşakların öncülüğünde şekillenen bu hareket, toplumsal cinsiyet eşitliği, çevre mücadelesi ve teknolojiyle güçlü bir bağ kuruyor. Akademisyen Duygu Küçüköz Aydemir, bu dönüşümü hem akademik hem toplumsal açıdan kapsamlı biçimde değerlendiriyor.

MUHABİR: Feyza Kübra Ağırtmış

Feminist medya çalışmaları alanında önemli çalışmalara imza atan akademisyen Duygu Küçüköz Aydemir, dördüncü dalga feminizm konusuna dair değerlendirmelerde bulundu. Bu dalganın kendisi için oldukça heyecan verici olduğunu ifade eden Aydemir, 2019 yılında bu konuda sevgili Hacı Özdemir ile birlikte bir makale kaleme aldıklarını hatırlattı. O dönemde henüz yeni oluşan dalganın, günümüzde internet ve sosyal medyanın etkisiyle daha da şekillendiğini vurguladı.

Aydemir, dördüncü dalgada özel alanın politikleştiği yeni bir kamusal alanın ortaya çıktığını belirtti. Bu alanın hem özgürleşme hem de mücadele zeminine dönüştüğünün altını çizen Aydemir, feminist hareketin sanal örgütlenme ile birlikte kapsayıcı kimlik politikaları, keşisimsellik, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına şiddet gibi başlıklarda ilerlediğini kaydetti.

Türkiye’de bu dalganın özellikle üniversiteli gençlerin oluşturduğu kolektifler sayesinde görünürlük kazandığını ifade eden Aydemir, bu grupların sadece cinsiyet eşitsizliğine değil, tüm tahakküm biçimlerine karşı dayanışma gösterdiklerini belirtti.

Ekofeminizm, doğayla kurulan bağ üzerinden yeni bir mücadele alanı sunuyor

“Ekolojik yaklaşımlı feminizm” üzerine yaptığı çalışmanın kamuoyunda dikkat çektiğini belirten Aydemir, bu ilginin konunun önemine işaret ettiğini dile getirdi. Ekofeminizmin sadece çevre koruma perspektifi sunmadığını; aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliği açısından da güçlü bir bakış açısı sunduğunu söyledi.

Aydemir, çevresel yıkım ile kadınlara yönelik baskının aynı sistematik yapıdan, yani erkek egemen kapitalist düzenden kaynaklandığını vurguladı. Kadınların doğayla kurduğu güçlü bağlar sayesinde bu mücadelenin doğal parçası haline geldiklerini ifade etti. Bu nedenle ekofeminizmin, doğayı koruma ve kadın özgürleşmesi mücadelelerini ortak zeminde buluşturduğunu kaydetti.

Kadın cinayetleri haberlerinde fail odaklı dil, şiddetin doğasını gizliyor

Yazılı basında yer alan kadın cinayetleri üzerine yaptığı söylem çözümlemesinde karşılaştığı en çarpıcı bulgunun haber dili olduğunu belirten Aydemir, haberlerin çoğunlukla failin psikolojisine indirgenmiş bir şekilde sunulduğunu ifade etti. Kadın cinayetlerinin kocanın öfke anı ya da aşk cinayeti gibi romantikleştirilmiş çerçevelerle aktarıldığını söyledi.

Bu yaklaşımın, şiddetin sistematik doğasını perdelediğini vurgulayan Aydemir, medyanın yalnızca olanı anlatmakla kalmadığını; toplumsal cinsiyet algısını da yeniden ürettiğini ifade etti. Bu nedenle etik ilkelere ve toplumsal cinsiyet eşitliği duyarlılığına sahip haber dilinin önemine dikkat çekti.

Siborg beden ve siber kimlik, cinsiyetin değişebilirliğini ortaya koyuyor

“Siborg beden” ve “siber kimlik” kavramlarıyla cinsiyetin dönüşümünü yorumlayan Aydemir, Haraway’in “Hepimiz Siborguz” sözünü hatırlatarak, bu kavramların biyolojik cinsiyetin ötesine geçen bir çerçeve sunduğunu belirtti. Siborg bedenin, doğa/kültür, insan/makine gibi sınırların bulanıklaştığı bir oluşum olduğunu ifade etti.

Siber kimliğin ise bireyin dijital ortamda kendisini akışkan, cinsiyetsiz ya da çok cinsiyetli olarak kurgulayabildiği bir yapı sunduğunu kaydeden Aydemir, bu iki kavramın cinsiyetin biyolojik bir kader olmadığını gösterdiğini vurguladı.

Kadın kimliği dijital dünyada esnek ve çoğul biçimde yeniden inşa ediliyor

Posthümanist bir perspektifle kadın bedeninin dijital dünyada nasıl yeniden inşa edildiğini değerlendiren Aydemir, insan bedeninin artık sadece biyolojik bir yapı olmadığını; organik ve inorganik birçok unsurla etkileşim içinde olduğunu söyledi. Kimliklerin dijital dünyada çok daha esnek, çoğul ve anonim biçimlerde yeniden kurulduğunu belirtti.

Bu dönüşümün kadınların siber taciz, mansplaining gibi cinsiyetçi davranışlardan kaçmaları için bir araç sunduğunu ifade etti.

Siberfeminizm, genç feministler için güçlü bir dönüşüm aracı

Siberfeminizmin genç kuşak feministler için büyük bir potansiyel taşıdığını belirten Aydemir, teknolojilerin eril bakışla tasarlandığını ancak feministlerin bu yapıları eleştirel biçimde dönüştürebildiklerini vurguladı. Yapay zekadan dijital sanata kadar pek çok alanda feministlerin üretici olarak yer aldıklarını ifade etti.

Ayrıca, feministlerin doğa, çevre ve diğer canlılarla ilişkili teknolojiler geliştirme çabası içinde olduklarını söyleyen Aydemir, bu alanlarda çevreci ve toplumsal cinsiyet duyarlılığı yüksek teknolojilerin önemine dikkat çekti.

Feminist kuram, dijital beşeri bilimlerin etik pusulasıdır

Dijital beşeri bilimlerle feminist kuram arasındaki ilişkiyi değerlendiren Aydemir, bu iki alan arasında kaçınılmaz ve zorunlu bir bağ olduğunu ifade etti. Feminist düşüncenin tarihsel olarak dışlananları görünür kılmaya çalıştığını belirtti.
Büyük veri analizlerinde “cinsiyet veri boşluğu” gibi yapısal sorunlara dikkat çeken Aydemir, feminist kuramın bu alanda verinin nasıl üretildiğini, kimi dışarıda bıraktığını sorgulama bilinci kazandırdığını ifade etti.

Kadın çalışmaları baskılara rağmen değişimin itici gücü

Türkiye'de kadın çalışmaları alanında çok değerli akademik üretimler olduğunu belirten Aydemir, baskıcı ortamlar olsa da bu çalışmaların öneminin arttığını söyledi. Kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konularındaki her akademik çalışmanın toplumsal farkındalık ve değişim için atılmış bir adım olduğunu vurguladı.

Aydemir, bu alanın cesaret istediğini ve kadın çalışmalarıyla erkek egemen düzene karşı önemli bir mücadele verildiğini dile getirdi.

Mücadele mirasını Karadenizli kadınlardan devraldım

Bu alana yönelmesinde etkili olan kişisel hikayesini de paylaşan Aydemir, Karadenizli bir kadın olarak Samsun’daki köklerinden ilham aldığını söyledi. Babaannesinin lakabının “Fatma Çavuş” olduğunu belirten Aydemir, bu güçlü kadın figürlerinden aldığı mirasla feminist mücadeleyi sürdürdüğünü ifade etti.

Feminist hareketin geleceği dijital dünyada yazılıyor

Feminist hareketin geleceği konusunda umutlu olduğunu dile getiren Aydemir, dijital dünyanın bu hareketin evriminde önemli bir rol oynayacağını söyledi. Küçük bir kız çocuğu annesi olduğunu belirten Aydemir, geleceğe olan inancının çocukların eşit bir dünyada yaşayacağı umuduyla pekiştiğini ifade etti.

Yeni projeler yolda: Bilim kurgu, ütopya ve distopya

Gelecek projeleri hakkında bilgi veren Aydemir, sevgili Meltem Dağcı ile birlikte Türk bilim kurgu edebiyatında “Ütopya ve Distopya” temalı bir sayı hazırladıklarını belirtti. Bu çalışmanın 2025 kışında SFRA Review dergisinde yayımlanacağını ifade etti. Bunun yanı sıra iki makale ve bir kitap bölümü üzerinde çalıştığını, PENTACLE için de yeni projelerin yolda olduğunu duyurdu.

Sözlerini “Sürpriz projeler de var, yakında paylaşacağım” diyerek tamamladı.