Delta Özel Öğretim Kursu Eğitim Koordinatörü Aslıhan Çağlar, eğitimde dönüşüm ihtiyacına dikkat çekerek, geleneksel anlayıştan uzaklaşılması gerektiğini vurguladı.
Dünyada hızlı bir dönüşüm yaşanırken, eğitim sistemlerinin de bu değişime ayak uydurması kaçınılmaz hale geliyor. Delta Özel Öğretim Kursu Eğitim Koordinatörü Aslıhan Çağlar, bu dönüşüm sürecine dair yaptığı açıklamada çarpıcı tespitlerde bulundu.
21. YÜZYILDA EĞİTİM: DEĞİŞEN DÜNYAYA AYAK UYDURMAK
Dünya her geçen gün büyük bir hızla değişiyor. Teknolojinin gelişimi, bilgiye ulaşmanın kolaylaşması ve yaşam biçimlerinin farklılaşması, eğitim sistemlerini de kaçınılmaz bir dönüşümün içine sürüklüyor. Artık geleneksel yöntemlerle yetiştirilen nesillerin yerini, teknolojiyle büyüyen, sorgulayan, araştıran ve çok yönlü düşünebilen bireyler alıyor.
Peki, biz eğitimciler olarak bu değişime yeterince ayak uydurabiliyor muyuz?
21. yüzyılda başarı kavramı, yalnızca akademik bilgiye sahip olmakla sınırlı değil. Bugünün dünyasında öğrencilerden beklenen; eleştirel düşünebilmeleri, problem çözebilmeleri, analiz edebilmeleri ve yaratıcı fikirler üretebilmeleri. Bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olduğu bir çağda asıl önemli olan, bilginin nasıl kullanılacağı ve işe nasıl dönüştürüleceği.
Eğitim ortamlarında artık öğrenciyi pasif bir bilgi alıcısı olarak görmek yerine, onu aktif öğrenen birey haline getirmek zorundayız. Öğrencilerin merak eden, araştıran, sorgulayan bireyler olması için öğretim yöntemlerimizi geliştirmeliyiz. Teknolojiyi derslere entegre etmek, ezberci anlayıştan uzaklaşmak ve öğrenmeyi hayata dokunan bir süreç haline getirmek, bu dönüşümün temel taşlarıdır.
Ne yazık ki hâlâ birçok eğitim kurumunda geleneksel yöntemlere sıkı sıkıya bağlı kalındığını görüyoruz. Oysa dünya değişirken eğitim anlayışının yerinde sayması, öğrencileri geleceğe değil geçmişe hazırlamak anlamına gelir.
Z KUŞAĞI VE EĞİTİM: YENİ NESİL ÖĞRENCİLERİ ANLAMAK
Özellikle Z kuşağı olarak adlandırılan, 2000 yılı sonrası doğan gençler; eğitim anlayışımızı gözden geçirmemiz gerektiğinin en önemli göstergesi. Bu nesil, teknolojinin içine doğmuş, bilgiye hızla ulaşan, görsel ve işitsel materyallerle öğrenmeyi seven, sorgulayan ve merak eden bir kuşak.
Uzun uzun anlatılan, tekdüze derslerden çabuk sıkılan Z kuşağı; eğitimin hayatla bağ kurmasını istiyor. Onlar için “neden öğreniyoruz?” sorusunun cevabı çok önemli. Bu noktada biz eğitimcilerin en büyük sorumluluğu; onların ilgisini çekebilecek yöntemler geliştirmek, teknolojiye mesafeli kalmadan bunu eğitim ortamlarına dahil edebilmek.
Z kuşağı aynı zamanda bireyselliğe değer veren, fikirlerini özgürce ifade etmeyi seven bir nesil. Onları anlamak, fikirlerine değer vermek ve öğrenme sürecinde aktif roller almalarını sağlamak, başarıya giden yolda en büyük anahtar.
Unutmayalım ki eğitim; sadece bilgi aktarmak değil, aynı zamanda güçlü bir iletişim ve etkileşim sürecidir. Nesiller değişiyor, dünya dönüşüyor… Eğitim de bu değişime ayak uydurabildiği ölçüde anlam kazanıyor.
Bugünün çocukları ve gençleri, geleceğin dünyasını şekillendirecek bireyler olacak. Onları geçmişe değil, geleceğe hazırlamak hepimizin en büyük sorumluluğu.